9 Haziran 2015 Salı

Memleketimden İnsan Manzaraları

Nazım Hikmet'le tanışmam ortaokulda Arkadaş Kitaplar serisinden çıkan "Güzel Günler Göreceğiz" adlı kitabı sayesinde olmuştu. Şiirlerinden oluşan bu kitapta özellikle iki şiir peşimi hiç bırakmadı; ilki "Nikbinlik" başlıklı şiiri diğeri de "Memleketimden İnsan Manzaraları"nın ilk kitabının girişinde yer alan ve  Galip Usta'yı anlatan o ünlü bölüm...

Nikbinlik şöyle başlar:
"Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler göreceğiz..."
Bu satırlar beni o zaman o kadar etkilemişti ki Türkçe dersinde yazdığım her kompozisyonun başlığını "Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar" koyduğumu hatırlıyorum.

"Memleketimden İnsan Manzaraları"nın  açılışında yer alan Galip Usta ise başka bir şeydi... Kitabın tamamını çok sonra okusam da Haydarpaşa Garı'ndaki o ilk sahne tek plan çekilmiş bir film karesi gibi aklımdan hiç çıkmadı. 

Açık Radyo ile Boğaziçi Üniversitesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi,
Memleketimden İnsan Manzaraları’nın yazılışının yetmişinci yıldönümünü kutlamak için “Türkiye Hikâyelerini Anlatıyor” başlığıyla ortak bir proje yürütüyor, hayat-ı hakikiye hikâyeleri biriktiriyorlar şu sıralar.

Nazım Hikmet'in 1941 yılının yine bir haziran gününde Bursa Hapishanesi'nde yazmaya başladığı, 18000 dizeyle 540 sayfadan ulaşan, içinde 180 civarında karakterin bulunduğu ve edebiyatımızın en hayranlık uyandıran metinlerinden biri olan Memleketimden İnsan Manzaraları'yla yeniden buluşmak ya da tanışmak için güzel bir zaman.  

Nazım Hikmet, beşinci bölümünde yarım bıraktığı eserini ömür boyu yazmak istediğini anlatır bir mektubunda. Bir kitap sitesi için yazı hazırlarken "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı yıllar sonra yeniden okudum ve karşımızdakinin tam da  böyle bir metin olduğunu farkettim: zamansız ve sınırsız… Kaldığı yerden devam etmesini, 1950’lerden bugüne uzanmasını, memlekete bakmasını çok ama çok istiyorsunuz.

“Ben memleketimin sosyal bakımdan karakteristik tiplerini -muayyen bir devirde yaşamış ve yaşayan- vererek muayyen bir devirde memleketimin manzarasını çizmek istiyorum. Yani kitabı okuyup bitirdikten sonra aklında kalmasını istediğim ayrı ayrı insanlar değil, bu insanların aynasından memleketimin top yekün -muayyen bir devirde ve inkişafı halinde– sosyal manzarasıdır” diyen Nazım Hikmet’in yapmak istediğini belki de daha iyi anlıyorsunuz farklı okumalar yaptıkça:
Kemal Tahir'den, Orhan Kemal'e, Yaşar Kemal'den Oğuz Atay'a ve daha birçok çağdaş yazara ilham vermiş olan Nazım Hikmet'in "tuhaf şeyler düşünmekle meşhur" Galip Usta karakteriyle Orhan Pamuk'un son kitabı "Kafamda Bir Tuhaflık"taki Bozacı Mevlüt'ün benzerliği de şaşırtıcı... 

Kitapta bir de sürpriz varmış tamamen unuttuğum: Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı yeniden çıkıyor karşınıza. Biraz farklı ama belki de böyle çok daha güzel. Üstelik destanda yer alan iki karakteri de getirip tren vagonlarının içine oturtmuş Nazım.

Nazım Hikmet'in bu iki eseriyle ilgili bir de şahane bir araştırma keşfettim daha önce kaçırdığım: Erkan Irmak "Kayıp Destan’ın İzinde – Kuvayi Milliye ve Memleketimden İnsan Manzaraları‘nda Milliyetçilik, Propaganda ve İdeoloji" (İletişim Y. 2011) adlı kitabında çok başarılı bir çalışma yapmış ve tüm ayrıntılarıyla incelemiş iki metni de. Meraklısına şiddetle tavsiye edilir.
Tekrar okumalı Memleketimden İnsan Manzaraları’nı ya da hemen tanışmalı onunla. Nazım Hikmet’in istediği gibi birbirimizin aynasından memleketin topyekun sosyal manzarasına bakabilmek için okumalı; onun kelimeleriyle söylemek gerekirse “insan dostluğunda şüpheden ve emirden üstün bir an” olabileceğini hatırlamak ve  elektrik ampulü gibi, cereyan alırsa ışık veren insan yüreğini” daha iyi anlamak için okumalı.

Bu da bu yazının bonusu olsun. İyi okumalar!

Memleketimden İnsan Manzaraları - Birinci Kitap

Haydarpaşa garında
1941 baharında
        saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
                                            yorgunluk
                                                        ve telaş.
Bir adam
        merdivenlerde duruyor
                  bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
                  -Galip Usta-
                            tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur:
«Kaat helva yesem her gün» diye düşündü
                                              5 yaşında.
«Mektebe gitsem» diye düşündü
                          10 yaşında.
«Babamın bıçakçı dükkanından
Akşam ezanından önce çıksam» diye düşündü
                                                                  11 yaşında.
«Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksa»
diye düşündü
                          15 yaşında.
«Babam neden kapattı dükkanını?
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkanına»
                                              diye düşündü
                                              16 yaşında.
«Gündeliğim artar mı?» diye düşündü
                          20 yaşında.
«Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?»
                          diye düşündü
                          21 yaşındayken.
«İşsiz kalırsam«diye düşündü
                          22 yaşında. «İşsiz kalırsam» diye düşündü
                          23 yaşında. «işsiz kalırsam» diye düşündü
                          24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
«İşsiz kalırsam» diye düşündü
                          50 yaşına kadar.
51 yaşında «İhtiyarladım.» dedi
                          «babamdan bir yıl fazla yaşadım.»
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
                      kaptırmış kafasını
                      düşüncelerin en tuhafına:
«Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorgan olacak mı? »
                        diye düşünüyor
Burnu sivri ve uzun.
Yanaklarının üstü çopur.